Kireçlenme en çok kadınları etkiliyor
Romatizmal hastalıklar arasında en çok rastlanan hastalık olan kireçlenme, genellikle yaşlanmayla paralel olarak ilerliyor ve kadınlarda daha sık görülüyor. Obezite, kas dokularında zayıflık, genetik yatkınlık gibi faktörlerin de tetiklediği kireçlenme, genellikle kendini ağrı ve eklemlerde tutukluk belirtileriyle gösteriyor.
Eklem yapısının deforme olması sonucu oluşan kireçlenme, hastaların eklem hareketlerinde kısıtlanma yaşamasına sebep oluyor. Kıkırdak dokusunda yıkım yapım arasındaki denge bozulduğu için asitite artışı gerçekleşmesiyle oluşan kireçlenmenin; kalça ve diz protezi uygulamalarının en sık sebebini oluşturuyor.
Obezite ve zayıf kaslar kireçlenmeyi tetikliyor
Obezite, eklem yaralanmaları, kas dokusunda zayıflık, yaş, cinsiyet, genetik yatkınlık, asidite olarak bilinen bedenin toksinyükü, barsak florası bozuklukları gibi faktörlerin kireçlenme sürecini hızlandırdığını söyleyen Kireçlenme özellikle ağrı ve eklem tutukluğu belirtileriyle kendini gösteriyor. Tedavi ise muayene bulguları ve risk faktörlerine göre belirleniyor. Bu sebeple tedavinin hastaya özel olması gerekiyor. Tedavide kişinin yaşam kalitesini artırmak için ağrıyı ortadan kaldırmak, mobiliteyi arttırmak, oluşabilecek sakatlıkların önüne geçebilmek amaçlanıyor.
Farklı tedavi yöntemleriyle ilerleme engellenebiliyor
Hafif orta derece semptomları olan hastalarda fizik tedavi uygulamaları, kas güçlendirici egzersizler veya ortezleme uygulanabiliyor. Nöral terapi, akupunktur, ozon tedavisi, manuel terapi gibi tamamlayıcı tıp uygulamaları da yapılabiliyor. Eklem içi enjeksiyonlar klinik tabloya göre uygulamaya eklenebiliyor. Kıkırdak hasarının vücuttaki asidite ile ilişkisi nedeniyle barsak florasının probiyotiklerle desteklenmesi ise önem taşıyor. Sonuç olarak, oluşmuş kıkırdak hasarını geri döndürmek pek mümkün olmasa da gerekli müdahalelerle hastalığın ilerlemesi ve kalıcı hasarlar bırakması önlenebiliyor.